Geçen hafta perşembe günü yani 7 Kasım Kırgızistan'da tatildi. Bolşeviklerin Rusya'da iktidarı ele geçirmelerinin yıl dönümü.Meşhur rejimlerinin başlangıcı yani.
1917 yılında Ruslar Moskova'da devrim yaparken resimdeki bu çocuğun bir kaç kuşak öncesi de bu dağlardaydı muhtemelen, büyük büyük büyük dedesi kendisi gibi çocuktu.
Aynı şekilde otlatacak koyunları varsa otlatıyor, babasının, annesinin yaptığı oyuncaklarda oynuyor, yada kendi halinde taşlardan araba, kumlardan yol yapıyordu,
belki yiyecek ekmeği yokken, hayallerini doyuruyordu.
Kim bilir...
Bu devrimin neredeyse bir yüz yıl sonrasında Etka'nın babası, Etka ve Annecik okuldayken tatil diye bir arkadaşıyla beraber şu aşağıda görünen gri havanın sardığı şehirden dağlara doğru yola koyuldu.
Az gitti uz gitti dere tepe yokuş tümsek düz gitti.
Karlı dağlardan geçti, düz ovalara vardı, ismini bile öğrenemediği, Etka'nın kaadeş diyeceği bu çocuğun bir poz fotoğrafını çekti.Muhtemelen yaşının bir kaç katı eski bir bisikleti, koltuğu kopmuş olduğu için bir minder sarmışlar, bir yada iki derece sıcaklık ama bir hırka ve kazak.
Eski bir tren, vagonunda yaşanan koskoca bir çocukluk.
Etka görse kesin kaadeş derdi, sonra hiçbirşeye aldırmadan oyun oynarlardı beraber,
ama baba hiç bir şey diyemedi.
Etkanın insanlara karşı hiçbir ön yargısı yoktu, herkes kardeşti ama baba artık gri havayı teneffüs ede ede unuttu herşeyi, insanların birer kardeş olabileceklerini bile.
Kırık bir bisiklet ve eski bir mintanla mutlu olunabileceği hiç aklına gelmezdi.
Mesela şu dağlarda nefes almanın ne derece mutluluk vereceğini unutmuş gibiydi.
Kendi tabiriyle deli taylar gibi koşmak istemişti tüm büyük dağlara doğru ama çamura batmaktan korktu, ayakkabım kirlenir diye.
Ah be Babacım, o ayakkabı kirlenmeden olmaz ki bunlar diyemedi Etka.
Özgürlük sınırsızca yiyip içmek değil ki, yada istediğin dağa çıkabilmek, istediğin şarkıyı istediğin tondan söyleyebilmek de değil.
En büyük özgürlük tanımadığın birine kaadeş diyebilmek.
Özgürlük dedim Babama bu sefer bastıra bastıra,
Cahit Zarifoğlu amca sözü aldı ağzımdan, ve ekledi.
Sen gönlünü yukarıya bil,
Bir dağ nasıl söylerse öyle söyle,
Bir dağ nasıl inlerse başla öyle.
Ey zarif sen de ata yoluna meylettin,
Korkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin.
Sonra sözü İlhami Çiçek amca aldı,
hüzün dedi hüzün
yalındır-dağdan
aparılmış kar topakları gibi
yel ki ince
ipince bir teldir kopmuştur
insan
azar azar kopmuştur
yalnız hüznü vardır kalbi olanın
hüzün öylece orta yerdedir
tuhaf bir yarma yaşanıyordur
çepçevre şeytan kilitleri
Babamın gözledi doldu, annem şöyle bir ağlamaklı oldu.
İmrenilecek olan dedi babam, imrenilecek olan kaadeş diyebilmek.
Fotoğraflar Tanrı dağlarının arasındaki Chunkurchak köyü yakınlarından 7 Kasım 2013.
fotoğraflar da yazınız da çok güzel... özgürce koşabilmek için şehirden kaçmak istedim sabah sabah...
YanıtlaSilyazı da fotoğraflarda harika... gözlerim doldu
YanıtlaSilçok guzel, çok duygulandim... keske cocukluktaki saf ve temiz duygular hic yitirilmese....
YanıtlaSiliçim buruldu...hatırlamak iyi gelmedi sanırım ama manzara benim memeleketimin dağlarını hatırlattı sevdim...sonra düşündüm,heryer bizim memeleket değil mi aslında?
YanıtlaSilSevgiler...
Zaten damlamaya hazır yaslarım vardı saldım gitti yazınızla
YanıtlaSilBarış Mançonun dediği gibi:
YanıtlaSil-hemşerim memleket nere?
-bu dünya benim memleket...
Yazınız çok duygulu kaadeş...aktivite falan şart değil,yeterki yazın ama bol bol da resim isteriz...
"Biz büyüdük ve kirlendi dünya" maalesef... Çok güzel yazmışsınız, bolca "ah keşke keşke" dedim...
YanıtlaSilHerkesin birbirine gönlünun butun samimiyetiyle kaades dedigi bir dunya dileğiyle.. bu duygulari hissetmeniz bile nimet.. demekki ruhunuzun gözlerini henüz karartmamissiniz... yazi icin Teşekkürler
YanıtlaSil:(
YanıtlaSilne güzel yazmışsınız ne güzel anlatmışnız duygularınızı kardeeş demeyi
YanıtlaSilÖzgürlük, hepimizin peşinden koştuğu ama kendi koyduğumuz engeller yüzünden bir türlü yakalayamadığı.. Selam olsun dağdaki özgür çocuğa :)
YanıtlaSil